| ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
ABDURRAHMAN KARAKOÇ |
reklam
4 Şubat 2015 Çarşamba
ÇARPIK ÇAĞ
ÇARPIK ÇAĞ
PENYE VE HAKİKAT
PENYE VE HAKİKAT
iyiydik. penyelere inanıyorduk |
doğum günü şarkılarına, pastalara ve mumu üfleyen kişiye |
iy ki doğmuş olmanın neşeli gerekliliğine |
kimyaya, ölçü ve tartı aletlerine inanıyorduk |
adı fatma, fatma'ya hemen inanıyorduk |
sergio leona'ya, elektrik enerjisine |
adı ali, ali'ye niçin inanmayalım |
iyiydik |
ikinci tokatları kültürel fark kuramıyla açıklıyorduk |
birincisi doğaçlamaydı zaten |
üçüncü tokat ama insan haklarına aykırı |
insan haklarına inanıyorduk |
john locke'a ve john wayne'e |
bir yerden bir yere gitmeye inanıyorduk |
montlara, pamuk tarlalarına, virginia tütününe |
ölülerin yönetimindeki dirilerin savaşına |
ama en çok penyelere |
"lili marlen şarkısı ne kederlidir" |
aldık, kabul ettik; çok kederlidir |
buralarda bir yerdeydi, ona da inanıyorduk |
her neydiyse zaten şüphe yok inanmamıza |
el kameralarına, merhamete… reno toros'a |
nerdeyse iman edecektik üretimden kalkmasa |
iyiydik |
penyelere inanıyorduk. monogamiye ve sürprizlere |
sürpriz diyen bir ağzın kibirli büzülüşüne |
bikini adasına ve bahçıvan pantolonlara |
kremlere ve troçki'nin dürüst biri olduğuna nedense |
kiraz zamanına, tanpınar' a |
istanbul dünya başkentidir cümlesine ve kepekli pirince |
kayıp kardeşlere, ölü dillere, mühendislere |
kayıp kardeş fikrinde kulağa hoş gelen bir şey yok mu |
jodie foster'a ; hep beraber |
elmalılı tefsirine, bir kısmımız |
çok azımız karabaş tecvidine |
terlemeye, rutubete, madonna'ya |
vatan değerli bir arsadır, millî emlakçılara |
devlet demiryollarına ve halkın karayollarına |
çift güllü yasin kitaplarına |
mor beyaz afyon çiçeklerine değil ama |
bir daha: çift güllü yasin kitaplarına |
kendine iyi bak dileklerine; görüşürüz |
niye görüşeceksek |
şadırvanlara, antik dünyaya; roma ve üç kıtaya |
sözleşmelere ve sosyal sigortalara |
yerlere tükürmemeye |
-göklere tükürebilirsiniz- |
israiloğulları israilkızlarını öldürürken |
iyiydik, penyelere
inanıyorduk. OSMAN KONUK |
DİDEM MADAK
Siz aşktan n'anlarsınız bayım?
siz aşktan n'anlarsınız bayım? | ||
2- | ||
çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca | ||
alt katında uyumayı bir ranzanın | ||
üst katında çocukluğum... | ||
kâğıttan gemiler yaptım kalbimden | ||
ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı. | ||
aşk diyorsunuz, | ||
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım! | ||
allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca | ||
havı dökülmüş yerlerine yüzümün | ||
büyük bir aşk yamadım | ||
hayır | ||
yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım | ||
gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı | ||
tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım... | ||
saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı. | ||
aşk diyorsunuz ya | ||
ben istemenin allahını bilirim bayım! | ||
çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca | ||
balkona yorgun çamaşırlar asmayı | ||
ki uçlarından çile damlardı. | ||
güneşte nane kurutmayı | ||
ben acılarımın başını | ||
evcimen telaşlarla okşadım bayım. | ||
bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum. | ||
insan kaybolmayı ister mi? | ||
ben işte istedim bayım. | ||
uzaklara gittim | ||
uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin | ||
uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım! | ||
süt içtim acım hafiflesin diye | ||
çikolata yedim bir köşeye çekilip | ||
zehrimi alsın diye | ||
sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz | ||
ilahiler öğrendim. | ||
siz zehir nedir bilmezsiniz | ||
zehir aşkı bilir oysa bayım! | ||
ben işte miraç gecelerinde | ||
bir peygamberin kanatlarında teselli aradım, | ||
birlikte yere inebileceğim bir dost aradım, | ||
uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin | ||
bir şiir aradım. | ||
geçen üç yıl boyunca | ||
yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım. | ||
ülkem olmayan ülkemi | ||
kayboluşumu aradım. | ||
bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm. | ||
bir ters bir yüz kazaklar ördüm | ||
haroşa bir hayat bırakmak için. | ||
bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm. | ||
kimi gün öylesine yalnızdım | ||
derdimi annemin fotoğrafına anlattım. | ||
annem | ||
ki beyaz bir kadındır. | ||
ölüsünü şiirle yıkadım. | ||
`bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım` | ||
öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım. | ||
çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca | ||
acının ortasında acısız olmayı, | ||
kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım. | ||
kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım. | ||
aşk diyorsunuz ya, | ||
işte orda durun bayım | ||
islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım | ||
kendimin ucunda | ||
öyle ıslak, | ||
öyle kötü kokan, | ||
yırtık ve perişan. | ||
siz aşkı ne bilirsiniz bayım | ||
aşkı aşk bilir yalnız! |
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)