reklam

5 Ekim 2014 Pazar

ABDURRAHMAN CAHİT ZARİFOĞLU

             ABDURRAHMAN CAHİT  ZARİFOĞLU







"1940'ta Ankara'da doğdum. Rahmetli babam hakimdi. Bu vesile ile çocukluğum Güneydoğu'da geçti. İlkokula Siverek'te başladım. Maraş ve Ankara'da bitirdim. Ortaokula ise Kızılcahamam'da başladım, liseyi Maraş'ta tamamladım. Aslen Maraşlıyım.
Ceddimiz 300 yıl kadar önce Kafkasya'dan Maraş'a gelip yerleşmişler. 
Bunlar üç kardeşmiş ve içlerinden birinin adı Zarif'miş. İşte bizim aile bu Kafkasyalı Zarif'ten geliyor. Daha çok bu sebeple olacak Kafkasya'yı çok seviyorum. Usta hikayeci Rasim Özdenören, şair Erdem Beyazıt, şair Alaaddin Özdenören ile aynı sıralarda okuduk. Liseden sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatını bitirdim. Öğrenciliğim sırasında çalışmak zorundaydım. Muhtelif gazetelerde sayfa sekreteri olarak çalıştım. Bu yüzden tahsilim biraz ağır aksak ilerledi. Bütün bunlar zarfında vazgeçmediğim,değişmeyen, istikrarlı bir yönüm vardı,o da şairliğim ve yazarlığımdı. Şiiri de ne zaman yazacağımı bilmiyorum.Memur gibi. Durum öyle gerektiriyor. Ağabeyin sohbetlerinden ve yazdıklarından çok şeyler öğrendik.Her anlamda bizim hocamızdı. Yetişmemizde çok büyük faydası oldu. Sonra Nuri Pakdil ve arkadaşlarının yayınladığı Edebiyat dergisinde yazdım. 1976'dan itibaren ise ben, Erdem Beyazıt, Rasim Özdenören, Akif İnan ve Nazif Gürdoğan'nın kurucuları olduğu Mavera dergisinde şiirlerim, bir-iki hikayem, senaryo çalışmalarım, günlüklerim ve "Okuyucularla" ismini verdiğimiz sohbetlerim yayınlandı. Bir kaç yıldan beri ise roman çalışıyorum. Bunlardan ilki Savaş Ritimleri 1985'te yayınlandı. Ayrıca çocuk edebiyatı dalında kitaplar yazdım."*
Şiir:İşaret Çocukları         Yedi Güzel Adam          Menziller          Korku ve Yakarış Hikaye:İns Çocuk Hikayeleri:Serçekuş                                 Katıraslan                                 Ağaçkakanlar                                 Yürekdede ile Padişah                                  Küçük Şehzade                                  Motorlu Kuş                                  Kuşların Dili Çocuk Şiirleri:Gülücük                            Ağaçokul (Çocuklara Afganistan Şiirleri) Roman:Savaş Ritimleri,Ana Günlük:Yaşamak Deneme:Bir Değirmendir Bu Dünya                Zengin Hayaller Peşinde Tiyatro:Sütçü İmam
Edebiyata lise yıllarında şiir ve kompozisyonlar yazarak başladım.
Bir yerde çok titiz bir insanım,bir bakıma da hiç titiz değilim. Görünüşte bir düzensizlik içindiyim,ama her şey zihnimde benim de şaştığm bir disiplin ve düzen içindedir. Şu masanın halini görüyorsun.Çekmecelerde öyle. Ama söyleyin bir şey onu gözüm kapalı çıkarayım. Hayatımda öyle. Bir telaş içinde parçalanmış gibiyim. Ama saati saatine proğramlanmışımdır.
Sezai Karakoç Ağabeyin yayınladığı Diriliş dergisinde şiirlerim yayınlandı.
Değişik dönemlerde ilkokul öğretmen vekilliği ve Almanca öğretmenliği yapan Cahit Zarifoğlu, 1976'dan itibaren TRT  Genel Müdürlüğü'nde mütercim sekreter olarak görev aldı. Farklı gazete ve dergilerde yazıları yayımlandı.Mavera Dergisi'ni arkadaşlarıyla birlikte yayımladı. Zaman Gazetesi ve Mavera dergisi'nde 'Okuyucularla' başlığıyla hayli ilgi toplayan ve bir 'mektep' özelliği taşıyan sohbet köşelerini düzenledi. 1983'te TRT İstanbul Radyosu'nda görev aldı. Radyo oyunları yazdı. 1984'te Türkiye Yazarlar Birliği Çocuk Edebiyatı Ödülü'nü alan Zarifoğlu, 07 Haziran 1987'de Yâr'ine kavuştu. 'Yâr ile bayram iderler şimdi."
ESERLERİ: 


ADİL ERDEM BAYAZIT

                               ADİL ERDEM BAYAZIT











Yazar, şair, eski anap milletvekili.

1939’da maraş’ta doğdu. ilkokul ve lise öğrenimini burada tamamladı. yüksek öğrenimine 1959 yılında istanbul üniversitesi hukuk fakültesinde başladı. geçim zorluğu yüzünden 1961’de öğrenimini devam mecburiyeti olmayan ankara hukuk fakültesine naklederek askere gitti. askerliğini yedek subay öğretmen olarak burdur ili, yeşilova ilçesi, çuvallı köyünde yaptı. askerlik dönüşü fakülte değiştirerek yüksek öğrenimini ankara üniversitesi dtcf türk dili ve edebıyatı bölümünde tamamladı. edebiyat öğretmenliği, kütüphane müdürlüğü yaptı. istanbul türk musikîsi devlet konservatuarı’nın kuruluşu sırasında genel sekreter olarak çalıştı. daha sonra, sanayi bakanlığı insan gücü eğitim dairesi başkan yardımcısı iken bu görevinden istifa suretiyle ayrılarak akabe yayınları’nın ve mavera dergisinin yönetimini üstlendi. 1984’te akabe a.ş.’nin istanbul’a taşınması kararı ile bu görevini devrederek yeniden memurluğa döndü. dpt’de sözleşmeli personel olarak çalışırken, 1987 milletvekili seçimlerinde anavatan partisi’nden aday oldu. kahramanmaraş’tan milletvekili seçildi. tbmm’nin 18. dönem çalışmaları süresince milli eğitim ve çevre komisyonlarında görev aldı. 1991 seçimlerinde adaylığını koymadı, istanbul’a yerleşti. evli ve dört çocuk babasıdır. tok, kavgacı, destana yatkın bir üslûpta söylenmiş olan şiirlerinde ayrıca ince duyarlılıklar işlenmiştir. islâmî ton bir “leit-motiv” halinde bütün şiirlerine yayılmıştır. şiirleri açı (k. maraş), çıkış (ankara), yeni istiklâl, büyük doğu, diriliş, edebiyat, mavera ve yedi iklim dergilerinde yayınlanmıştır. aldığı ödüller: risaleler; türkiye yazarlar birliği 1988 şiir ödülü. ipek yolundan afganistan’a; tyb 1983 gazetecilik ödülü.




eserleri:




*sebeb ey ilk şiir kitabı 1972’de edebiyat dergisi yayınları (2. baskısı akabe yayınları, 1979)




*risaleler son şiirleri adı altında akabe yayınları arasında 1987 yılında çıktı (2. baskı 1989).




*şiirler (sebep ey ve risaleler iki kitap bir arada) iz yayıncılık tarafından 1992 yılında basıldı (4. baskı 1998).




*ipek yolundan afganistan’a:1981’de iran, pakistan, afganistan ve hindistan’ı içeren iki aylık gezi ile ilgili izlenimlerini kitaplaştırdı (akabe yayınları 1982).
  1. sana, bana, vatanıma, memleketimin insanlarına dair


    "telgrafın tellerini kurşunlamalı"
    böyle değildi bu türkü bilirim
    bir de içime
    -her istasyonda duran sonra tekrar yürüyen-
    bir posta katarı gibi simsiyah dumanlar dökerek
    bazen gelmesi beklenen bazen ansızın çıkagelen
    haberler bilirim, mektuplar bilirim

    gamdan dağlar kurmalıyım
    kayaları kelimeler olan
    kırk ikindi saymalıyım
    kırk gün hüzün boşaltan omuzlarıma, saçlarıma
    saçlarının akışını anar anmaz omuzlarından
    baştan ayağa ıslanmalıyım
    gam dağlarına çıkıp, naralar atmalıyım

    içimde kaynayan bir mahşer var
    bu mahşer bir de annelerin kalbinde kaynar
    çünkü onlar, yün örerken pencere önlerinde
    ya da çamaşır sererken bahçelerde
    birden alıverirler kara haberini
    okul dönüşü bir trafik kazasında
    can veren oğullarının

    bir de gencecik aşıkların yüreklerini bilirim
    bir dolmuşta; yorgun şoförler için bestelenmiş
    bir şarkıdan bir kelime düşüverince içlerine
    karanlık sokaklarına dalarak şehirlerin
    beton apartmanların sağır duvarlarını yumruklayan
    ya da melal denizi parkların ıssız yerlerinde
    örneğin hint okyanusu gibi derin
    isyanın kapkara sularına dalan

    nice akşamlar bilirim ki
    karanlığını
    bir millet hastanesinde
    dokuz kişilik kadınlar koğuşu koridorunda
    başını kalorifer borularına gömmüş
    beyaz giysilerinden uykular dökülen tabiblerden
    haber sormaya korkan genç kızların yüreğinden almıştır

    bir de baharlar bilirim
    apartman odalarında büyüyen çocukların bilmediği
    bilemeyeceği
    anadolu bozkırlarında
    istanbuldan çıkıp, diyarbekire doğru
    tekerleri
    yamalı asfaltları bir ağustos susuzluğuyla içen
    cesur otobüs pencerelerinden
    bilinçsiz baş kaymasıyla görülen
    evrensel kadınların iki büklüm çapa yaptıkları
    tarla kenarlarında
    çıplak ayakları yumuşak topraklara batmış
    ırgat çocuklarının
    bir ellerinde bayat bir ekmeği kemirirken
    diğer ellerinde sarkan yemyeşil bir soğanla gelen

    yazlar bilirim, memleketime özgü
    yiğit köy delikanlılarının
    incir çekirdeği meselelerle birbirlerini kurşunladıkları
    birinin ölü dudaklarından sızan kan daha kurumadan
    üstüne cehennem güneşlerde mor sinekler
    konup kalkan
    diğeri kan-ter içinde yayla yollarında
    mavzerinin demirini alnına dayamış
    yüreği susuzluktan bunalan
    içinden mapushane çeşmeleri akan
    ansızın parlayan keklikleri jandarma baskını sanıp
    apansız silahına davranan
    nice delikanlılarin figuranlık yaptığı
    yazlar bilirim memleketime özgü

    güzler bilirim, ülkeme dair
    karşılıksız kalmış bir sevda gibi gelir
    kalakalmış bir kıyıda melul ve tenha
    kalbim gibi
    kaybolmuş daracık ceplerinde elleri
    titreyen kenar mahalle çocukları
    bir sıcak somun için
    yalın kat bir don için
    dökülürler bulvarlara yapraklar gibi

    kadınlar bilirim ülkeme ait
    yürekleri akdeniz gibi geniş
    soluğu afrika gibi sıcak
    göğüsleri çukurova gibi münbit
    dağ gibi otururlar evlerinde
    limanlar gemileri nasıl beklerse
    öyle beklerler erkeklerini
    yaslandınmı çınar gibidir onlar sardınmı umut gibi

    isyan şiirleri bilirim sonra
    kelimeler ki tank gibi geçer adamın yüreğinden
    harfler harp düzeni almıştır mısralarda
    kimi bir vurguncuyu gece rüyasında yakalamıştır
    kimi bir soygun sofrasında ışıklı salonlarda
    hırsızın gırtlağına tıkanmıştır

    müslüman yürekler bilirim daha
    kızdımı cehennem kesilir sevdimi cennet
    eller bilirim haşin, hoyrat, mert
    alınlar görmüşüm ki vatanımın coğrafyasıdır
    her kırışığı, sorulacak bir hesabı
    her çizgisi, tarihten bir yaprağı anlatır

    bütün bunların üstüne
    hepsinin üstüne sevda sözleri söylemeliyim
    vatanım milletim tüm insanlar kardeşlerim

    sonra sen gelmelisin dilimin ucuna adın gelmeli
    adın kurtuluştur ama söylememeliyim
    cankuşum umudum canım sevgilim.

    erdem bayazıt

    bülbülderesi - 1971