reklam

5 Ekim 2014 Pazar

ABDURRAHMAN CAHİT ZARİFOĞLU

             ABDURRAHMAN CAHİT  ZARİFOĞLU







"1940'ta Ankara'da doğdum. Rahmetli babam hakimdi. Bu vesile ile çocukluğum Güneydoğu'da geçti. İlkokula Siverek'te başladım. Maraş ve Ankara'da bitirdim. Ortaokula ise Kızılcahamam'da başladım, liseyi Maraş'ta tamamladım. Aslen Maraşlıyım.
Ceddimiz 300 yıl kadar önce Kafkasya'dan Maraş'a gelip yerleşmişler. 
Bunlar üç kardeşmiş ve içlerinden birinin adı Zarif'miş. İşte bizim aile bu Kafkasyalı Zarif'ten geliyor. Daha çok bu sebeple olacak Kafkasya'yı çok seviyorum. Usta hikayeci Rasim Özdenören, şair Erdem Beyazıt, şair Alaaddin Özdenören ile aynı sıralarda okuduk. Liseden sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatını bitirdim. Öğrenciliğim sırasında çalışmak zorundaydım. Muhtelif gazetelerde sayfa sekreteri olarak çalıştım. Bu yüzden tahsilim biraz ağır aksak ilerledi. Bütün bunlar zarfında vazgeçmediğim,değişmeyen, istikrarlı bir yönüm vardı,o da şairliğim ve yazarlığımdı. Şiiri de ne zaman yazacağımı bilmiyorum.Memur gibi. Durum öyle gerektiriyor. Ağabeyin sohbetlerinden ve yazdıklarından çok şeyler öğrendik.Her anlamda bizim hocamızdı. Yetişmemizde çok büyük faydası oldu. Sonra Nuri Pakdil ve arkadaşlarının yayınladığı Edebiyat dergisinde yazdım. 1976'dan itibaren ise ben, Erdem Beyazıt, Rasim Özdenören, Akif İnan ve Nazif Gürdoğan'nın kurucuları olduğu Mavera dergisinde şiirlerim, bir-iki hikayem, senaryo çalışmalarım, günlüklerim ve "Okuyucularla" ismini verdiğimiz sohbetlerim yayınlandı. Bir kaç yıldan beri ise roman çalışıyorum. Bunlardan ilki Savaş Ritimleri 1985'te yayınlandı. Ayrıca çocuk edebiyatı dalında kitaplar yazdım."*
Şiir:İşaret Çocukları         Yedi Güzel Adam          Menziller          Korku ve Yakarış Hikaye:İns Çocuk Hikayeleri:Serçekuş                                 Katıraslan                                 Ağaçkakanlar                                 Yürekdede ile Padişah                                  Küçük Şehzade                                  Motorlu Kuş                                  Kuşların Dili Çocuk Şiirleri:Gülücük                            Ağaçokul (Çocuklara Afganistan Şiirleri) Roman:Savaş Ritimleri,Ana Günlük:Yaşamak Deneme:Bir Değirmendir Bu Dünya                Zengin Hayaller Peşinde Tiyatro:Sütçü İmam
Edebiyata lise yıllarında şiir ve kompozisyonlar yazarak başladım.
Bir yerde çok titiz bir insanım,bir bakıma da hiç titiz değilim. Görünüşte bir düzensizlik içindiyim,ama her şey zihnimde benim de şaştığm bir disiplin ve düzen içindedir. Şu masanın halini görüyorsun.Çekmecelerde öyle. Ama söyleyin bir şey onu gözüm kapalı çıkarayım. Hayatımda öyle. Bir telaş içinde parçalanmış gibiyim. Ama saati saatine proğramlanmışımdır.
Sezai Karakoç Ağabeyin yayınladığı Diriliş dergisinde şiirlerim yayınlandı.
Değişik dönemlerde ilkokul öğretmen vekilliği ve Almanca öğretmenliği yapan Cahit Zarifoğlu, 1976'dan itibaren TRT  Genel Müdürlüğü'nde mütercim sekreter olarak görev aldı. Farklı gazete ve dergilerde yazıları yayımlandı.Mavera Dergisi'ni arkadaşlarıyla birlikte yayımladı. Zaman Gazetesi ve Mavera dergisi'nde 'Okuyucularla' başlığıyla hayli ilgi toplayan ve bir 'mektep' özelliği taşıyan sohbet köşelerini düzenledi. 1983'te TRT İstanbul Radyosu'nda görev aldı. Radyo oyunları yazdı. 1984'te Türkiye Yazarlar Birliği Çocuk Edebiyatı Ödülü'nü alan Zarifoğlu, 07 Haziran 1987'de Yâr'ine kavuştu. 'Yâr ile bayram iderler şimdi."
ESERLERİ: 


ADİL ERDEM BAYAZIT

                               ADİL ERDEM BAYAZIT











Yazar, şair, eski anap milletvekili.

1939’da maraş’ta doğdu. ilkokul ve lise öğrenimini burada tamamladı. yüksek öğrenimine 1959 yılında istanbul üniversitesi hukuk fakültesinde başladı. geçim zorluğu yüzünden 1961’de öğrenimini devam mecburiyeti olmayan ankara hukuk fakültesine naklederek askere gitti. askerliğini yedek subay öğretmen olarak burdur ili, yeşilova ilçesi, çuvallı köyünde yaptı. askerlik dönüşü fakülte değiştirerek yüksek öğrenimini ankara üniversitesi dtcf türk dili ve edebıyatı bölümünde tamamladı. edebiyat öğretmenliği, kütüphane müdürlüğü yaptı. istanbul türk musikîsi devlet konservatuarı’nın kuruluşu sırasında genel sekreter olarak çalıştı. daha sonra, sanayi bakanlığı insan gücü eğitim dairesi başkan yardımcısı iken bu görevinden istifa suretiyle ayrılarak akabe yayınları’nın ve mavera dergisinin yönetimini üstlendi. 1984’te akabe a.ş.’nin istanbul’a taşınması kararı ile bu görevini devrederek yeniden memurluğa döndü. dpt’de sözleşmeli personel olarak çalışırken, 1987 milletvekili seçimlerinde anavatan partisi’nden aday oldu. kahramanmaraş’tan milletvekili seçildi. tbmm’nin 18. dönem çalışmaları süresince milli eğitim ve çevre komisyonlarında görev aldı. 1991 seçimlerinde adaylığını koymadı, istanbul’a yerleşti. evli ve dört çocuk babasıdır. tok, kavgacı, destana yatkın bir üslûpta söylenmiş olan şiirlerinde ayrıca ince duyarlılıklar işlenmiştir. islâmî ton bir “leit-motiv” halinde bütün şiirlerine yayılmıştır. şiirleri açı (k. maraş), çıkış (ankara), yeni istiklâl, büyük doğu, diriliş, edebiyat, mavera ve yedi iklim dergilerinde yayınlanmıştır. aldığı ödüller: risaleler; türkiye yazarlar birliği 1988 şiir ödülü. ipek yolundan afganistan’a; tyb 1983 gazetecilik ödülü.




eserleri:




*sebeb ey ilk şiir kitabı 1972’de edebiyat dergisi yayınları (2. baskısı akabe yayınları, 1979)




*risaleler son şiirleri adı altında akabe yayınları arasında 1987 yılında çıktı (2. baskı 1989).




*şiirler (sebep ey ve risaleler iki kitap bir arada) iz yayıncılık tarafından 1992 yılında basıldı (4. baskı 1998).




*ipek yolundan afganistan’a:1981’de iran, pakistan, afganistan ve hindistan’ı içeren iki aylık gezi ile ilgili izlenimlerini kitaplaştırdı (akabe yayınları 1982).
  1. sana, bana, vatanıma, memleketimin insanlarına dair


    "telgrafın tellerini kurşunlamalı"
    böyle değildi bu türkü bilirim
    bir de içime
    -her istasyonda duran sonra tekrar yürüyen-
    bir posta katarı gibi simsiyah dumanlar dökerek
    bazen gelmesi beklenen bazen ansızın çıkagelen
    haberler bilirim, mektuplar bilirim

    gamdan dağlar kurmalıyım
    kayaları kelimeler olan
    kırk ikindi saymalıyım
    kırk gün hüzün boşaltan omuzlarıma, saçlarıma
    saçlarının akışını anar anmaz omuzlarından
    baştan ayağa ıslanmalıyım
    gam dağlarına çıkıp, naralar atmalıyım

    içimde kaynayan bir mahşer var
    bu mahşer bir de annelerin kalbinde kaynar
    çünkü onlar, yün örerken pencere önlerinde
    ya da çamaşır sererken bahçelerde
    birden alıverirler kara haberini
    okul dönüşü bir trafik kazasında
    can veren oğullarının

    bir de gencecik aşıkların yüreklerini bilirim
    bir dolmuşta; yorgun şoförler için bestelenmiş
    bir şarkıdan bir kelime düşüverince içlerine
    karanlık sokaklarına dalarak şehirlerin
    beton apartmanların sağır duvarlarını yumruklayan
    ya da melal denizi parkların ıssız yerlerinde
    örneğin hint okyanusu gibi derin
    isyanın kapkara sularına dalan

    nice akşamlar bilirim ki
    karanlığını
    bir millet hastanesinde
    dokuz kişilik kadınlar koğuşu koridorunda
    başını kalorifer borularına gömmüş
    beyaz giysilerinden uykular dökülen tabiblerden
    haber sormaya korkan genç kızların yüreğinden almıştır

    bir de baharlar bilirim
    apartman odalarında büyüyen çocukların bilmediği
    bilemeyeceği
    anadolu bozkırlarında
    istanbuldan çıkıp, diyarbekire doğru
    tekerleri
    yamalı asfaltları bir ağustos susuzluğuyla içen
    cesur otobüs pencerelerinden
    bilinçsiz baş kaymasıyla görülen
    evrensel kadınların iki büklüm çapa yaptıkları
    tarla kenarlarında
    çıplak ayakları yumuşak topraklara batmış
    ırgat çocuklarının
    bir ellerinde bayat bir ekmeği kemirirken
    diğer ellerinde sarkan yemyeşil bir soğanla gelen

    yazlar bilirim, memleketime özgü
    yiğit köy delikanlılarının
    incir çekirdeği meselelerle birbirlerini kurşunladıkları
    birinin ölü dudaklarından sızan kan daha kurumadan
    üstüne cehennem güneşlerde mor sinekler
    konup kalkan
    diğeri kan-ter içinde yayla yollarında
    mavzerinin demirini alnına dayamış
    yüreği susuzluktan bunalan
    içinden mapushane çeşmeleri akan
    ansızın parlayan keklikleri jandarma baskını sanıp
    apansız silahına davranan
    nice delikanlılarin figuranlık yaptığı
    yazlar bilirim memleketime özgü

    güzler bilirim, ülkeme dair
    karşılıksız kalmış bir sevda gibi gelir
    kalakalmış bir kıyıda melul ve tenha
    kalbim gibi
    kaybolmuş daracık ceplerinde elleri
    titreyen kenar mahalle çocukları
    bir sıcak somun için
    yalın kat bir don için
    dökülürler bulvarlara yapraklar gibi

    kadınlar bilirim ülkeme ait
    yürekleri akdeniz gibi geniş
    soluğu afrika gibi sıcak
    göğüsleri çukurova gibi münbit
    dağ gibi otururlar evlerinde
    limanlar gemileri nasıl beklerse
    öyle beklerler erkeklerini
    yaslandınmı çınar gibidir onlar sardınmı umut gibi

    isyan şiirleri bilirim sonra
    kelimeler ki tank gibi geçer adamın yüreğinden
    harfler harp düzeni almıştır mısralarda
    kimi bir vurguncuyu gece rüyasında yakalamıştır
    kimi bir soygun sofrasında ışıklı salonlarda
    hırsızın gırtlağına tıkanmıştır

    müslüman yürekler bilirim daha
    kızdımı cehennem kesilir sevdimi cennet
    eller bilirim haşin, hoyrat, mert
    alınlar görmüşüm ki vatanımın coğrafyasıdır
    her kırışığı, sorulacak bir hesabı
    her çizgisi, tarihten bir yaprağı anlatır

    bütün bunların üstüne
    hepsinin üstüne sevda sözleri söylemeliyim
    vatanım milletim tüm insanlar kardeşlerim

    sonra sen gelmelisin dilimin ucuna adın gelmeli
    adın kurtuluştur ama söylememeliyim
    cankuşum umudum canım sevgilim.

    erdem bayazıt

    bülbülderesi - 1971



21 Nisan 2014 Pazartesi

Murat MENTEŞ


Okuyucu kraldır ve ben kralın saygısını kazanmaya çalışıyorum




Murat Menteş’in merakla beklenen yeni romanı “Ruhi Mücerret”i, editörü dışında ilk okuyanlardanım. Sizi uyarıyorum; bu romanı toplum için okumayın! Aksi takdirde tam 100 yaşındaki “antikahraman kahramanın” maceralarına yüksek sesle güldüğünüz için deli muamelesi görebilirsiniz...


Özlem Akalan

ozlemakalan@gmail.com


Edebiyat okuru da sinema izleyicisi de antikahramanları sever; sıra dışı ve defolu. Ama bu kez karşımızda, kanlı-canlı gerçek bir kahraman duruyor; Ruhi Mücerret. Aslında tam da bir antikahraman olabilecek sıra dışılıkta ve hayli defoludur Ruhi Bey. Ancak elden ne gelir; o, İstiklal Savaşı’nın hayatta kalan son gazisidir yani tek başına hem nefer hem de kumandan bir kahraman. Murat Menteş’in merakla beklenen son romanı “Ruhi Mücerret”in “kahraman antikahramanı” tam 100 yaşında. Her türlü “aksiyondan” sonra “bu kez öldüm” diyerek gözlerini açan, en büyük kafa karışıklığını mezar taşına ne yazacağı konusunda yaşayan, Azrail’in peşine düştüğünü bilen bir “antika”. Ancak kendinden 70 yaş küçük birine âşık olabilecek, lunaparkta dönmedolaba binecek, hayattaki tek dostunun ölürken kendisinden istediği üzere Masum Cici’yi bulup öldürme planları kuracak kadar da hayata bağlı. Ne var ki konuşurken “araya reklam almaya” başlayıp, iki lafından birinde Facebook’tan Nutella’dan Coca Cola’dan dem vurunca, onunla birlikte okurun da kafası hayli karışıyor. Önce, “yaşlılıktan herhalde” diyorsunuz, ardından fantastik bir kurgunun içinde olduğunuzu kavrayıveriyorsunuz. Murat Menteş, “Dublörün Dilemması” ve “Korkma Ben Varım”ın ardından, April Yayınları’ndan çıkacak “Ruhi Mücerret” ile yine okurlarını hayal kırıklığına uğratmayacak bir işe imza atmış. Romandan uzun uzadıya bahsedip sırrını açık etmek istemem. O nedenle “beklediğinize değdi” diyerek Murat Menteş ile yaptığımız röportaja geçiyorum...


Ruhi Mücerret 100 yaşında; çok yaşlı. Fakat hızlı bir maceranın başrolünde. Bu roman her şeyden önce yaşlılık ve ölüm hakkında mı, yoksa bu iki unsuru macerayı renklendirmek için mi kullandınız?

“Hepimiz öleceğiz.” Bu sözün anlamını kavrayamadığımız aşikar. Beri tarafta, yaşlılığı da reddediyoruz. Kendi bünyemizde ihtiyarlığı konumlamakta, özümsemekte zorlanıyoruz. 100 yaşında ve canlı olmak hakikaten biraz acıklı, dramatik bir durum. Bunun üstüne gitmeyi denedim. Troçki “Bir insanın başına gelebilecek en beklenmedik olay yaşlanmaktır” diyor. Bana sorarsanız, roman, ihtiyarlığın ne olduğunu öğrenebileceğimiz ideal kaynaktır. Böyle konuşmak pek şık değil belki, fakat neredeyse ben Ruhi Mücerret’i seçmedim de, o beni seçti.


Picasso, Gertrude Stein’ın bir portresini yapmış. Stein “Pablo, bu resim bana hiç benzemiyor ki?” demiş. Picasso cevap vermiş: “Zamanla sen ona benzeyeceksin.”

Yani? Siz, zamanla Ruhi Mücerret’e mi benzeyeceksiniz?

Neden olmasın? Her romanın biraz otobiyografik olduğu, yazarın kendi benlik imgesini esere yansıtmaktan kaçınamayacağı söylenir. Ben buna inanmıyorum. İnandığım şey şu: Hiç kimse, kendisiyle ilgili olmayan bir cümle kuramaz. Fakat bu nasıl bir ilgidir? İnsanlar sanırım bunu keşfetmekten uzaklar. Somurtkan komedyenlere, yeraltı romanları yazan centilmenlere dudak büküyorlar. Halbuki hangi insan kabına sığabilmiştir? Kim, göründüğü gibidir? Jung, “Bir insanı tanımak için, insanlar hakkında bildiğiniz her şeyi unutmalısınız” der. “Korkma Ben Varım”da bunu alıntılamıştım. Çünkü kıyastan başka bir şey bilmiyoruz. Ve bu da her zaman yeterli bir düşünme yolu değil. Romancıyı kahramanla kıyaslamak bana zekice bir eğilim gibi görünmüyor.


Tarz ve düşünüş itibariyle İslami çizgilerde eserler verdiğiniz söyleniyor. “Ruhi Mücerret”te beş vakit camiye giden ve son arzusu ölürken kelime-i şehadet getirmek olan “antika amcalar” dışında İslami hayatı öneren bir şey göremedim. Ya ben alt metinleri doğru okuyamadım ya da romanlarınızda zaten böyle bir kaygınız yok?

İnsanların çoğu emir almaya, vaaz dinlemeye, birtakım formülleri ele geçirmeye filan mı meraklı acaba? Ben okurun kral olduğunu düşünüyorum. Ve kralın saygısını kazanmaya çalışıyorum. Kendimi üstat yerine koyup okura çaylak muamelesi yapamam. Dolayısıyla fikirden önce üslup konusunda anlaşabilmeyi gözetiyorum. Okur benim ifade tarzımı beğenirse, hikayemi cazip bulursa, bana bu terbiyeyi kazandıran şeyleri ayrıca merak edebilir. Fakat vaaz vermek benim işim değil. Roman da bence buna elverişli bir tür değil zaten.


Roman neden vaaz vermeye elvermiyor? Hidayet romanı, propaganda romanı gibi şeyler yok mu?

Roman, hayat gibidir. Çelişkiler içerir. Kesinlikleri dışlar. Aksi takdirde canlılığını, canlandırılabilirliğini kaybeder. Mesela bir yerde “Aşk varoluşun merkezi öğesidir” dersin, 70 sayfa sonra “Aşk basit bir karışımdır” deyiverirsin. Roman, çelişkileri bünyesinde yaşatabilen özgürlükçü bir doğaya sahiptir.


Ruhi Mücerret ve Nazlı Hilal, romanınızın iki karakteri... İstiklal Marşı’na neden gönderme yaptınız?

Çünkü, Ruhi Bey İstiklal Harbi gazisi. Bir de İstiklal Marşı daima politik tartışma konusu olagelmiştir. Ben bunun biraz dışına çıkabilineceğini göstermeyi denedim. Ayrıca, marştakı Nazlı Hilal’in dokunulmazlığı işimi kolaylaştırmış olabilir.



HAYAT ŞAKA GİBİ

Kahramanınız Ruhi Mücerret’in diyaloglarını, monologlarını okurken yüksek sesle güldüm. Özel hayatınızda da esprili, eğlenceli biri misiniz?

Bana hayat komik görünüyor açıkçası. Benim ayrıca esprili olmama pek gerek kalmıyor sanki. Bir şeyin adını koyduğunuzda espri yapmış oluyorsunuz. Hayat gerçekten şaka gibi.



“Dublörün Dilemması”, “Korkma Ben Varım” ve şimdi de “Ruhi Mücerret”. Üç romanın da dili, karakterlerin yaşadığı absürd olaylar gibi birbirini çağrıştıran noktaları var. Fakat son kitabınız için “daha net” demek geliyor içimden.

Roman yolculuğunuz nereye doğru evriliyor?

Sanırım daha berrak hikayeler kurmayı öğreniyorum. Fakat açıkçası insan böyle şeyleri bilemez. Bir başkası, mesela siz ne yaptığımı anlarsanız, bana da anlatmanızdan çok memnun olurum. (Gülümsüyor.)


Roman kahramanlarınıza hep “acayip” isimler buluyorsunuz. Bunun belli bir sebebi var mı?

Biz, benlik imgesi kaymış bir toplumuz. Dikkat edin, sarsak, sığ kızların genel adı “Kezban” oldu. Ayşe, Fatma, Yahya, Süleyman gibi geleneksel isimler ile Çağatay, Tonguç, Tuğçe gibi isimler arasında sınıfsal aidiyet çağrışımı farkı var. Roman kahramanlarımı bu yüzeysel algı ve banal tasniften muaf tutmak için orijinal isimler seçmeye çalışıyorum.


“Popüler kültür alanına iş yetiştirmeye çalışmıyorum. Fakat yazdıklarım enikonu popülerleşir ve okurlar tarafından çeşitlendirilirse buna müdahale edemem” diyorsunuz ancak, özellikle son romanınızdan bahsediyorum, tam da popüler kültür meraklılarının hoşuna gidecek türden... Adıyla sanıyla tüm markalar, şarkılar, romanda yerini alıyor. Aslında popüler kültür tarzına uygun mu yazıyorsunuz yoksa bu tümüyle popüler kültürü ve tüketim toplumunu eleştiren bir roman mı?

Popüler kültür yekpare bir olgu değil. Bir sürü sulu zırtlak şey de var içinde, ilgiye değer eserler de. Vaktiyle, Charles Dickens da popülerdi. Sanırım asıl mesele, çağımıza aptallığın ve köleliğin damgasını vurmasına göz yumup yummamakla ilgili. Ben tutarlıkta iddialı bir yazar değilim. Yani tıpkı eski savaşçılar gibi. Onlar, kılıçla savaşırken, birbirlerin içok yakından görüyorlardı. Biri diğerinin bıyığını ve yeleğini beğeniyor, öteki berikinin bir jestinden ve haykırışından hoşlanabiliyordu. Sonra biri ölüyor ve sağ kalan, düşmanında beğendiği şeyi alıp kullanıyor. Hayatı biraz böyle görüyorum ben. Tüketim toplumunu eleştiriyorum, doğru. Çünkü zekanın parladığı yerde vicdan iflas ediyor; duygusallığa kesif bir budalalık eşlik ediyor.


Ruhi Mücerret’i okurlar sevecek mi sizce? Romanla veya kahramanla ilgili bir beklentiniz var mı?Beklenti, soylu bir duygu değil. Romanda, Ruhi Mücerret “Beni sevmekte zorlanmayacaksınız sevgili okur, çünkü sizden önce öleceğim” diyor. Ben de diyorum ki, Ruhi Mücerret’in her dediğine inanmayın.


Roman kahramanları da ölür mü gerçekten?

Anna Karenina, hepimizden daha canlı. Dahası, roman kahramanları daima yazardan uzun yaşar.

Ruhi Mücerret, sizden uzun yaşayacak mı dersiniz?

Bunun için elimden geleni yaptım. (Gülümsüyor.)

7 Nisan 2014 Pazartesi

ZEKİ DEMİRKUBUZ











Zeki DEMİRKUBUZ Filmleri






1994 C Blok


Konusu:


Bir sitede C Blok'un bir dairesinde yaşayan Tülay, hizmetçisiyle kapıcının oğlunu kendi yatağında sevişirken yakalar. Tülay, kötü giden evliliğinin de etkisiyle hayatını sorgulamaya, ona farklı bir yön vermeye başlar.




Oyuncular:

Serap Aksoy ~ Tülay
Fikret Kuşkan ~ Halit
Zuhal Gencer ~ Aslı
Selçuk Yöntem ~ Selim


1997 Masumiyet


Konusu:


Güçlü bir hayat kadını olan Uğur (Derya Alabora), hayat kadınına saplantılı bir adam olan Bekir (Haluk Bilginer) ve hapisten yeni çıkmış amaçsız biri olan Yusuf (Güven Kıraç) ve annesinin hamileyken yediği dayaktan dolayı sağır ve dilsiz doğan Çilem (Melis Tuna) etrafında gelişen sıradan olaylar...


Filmdeki "kır sahnesi" en öne çıkan sahnedir. 2006 yılı itibariyle yönetmen Zeki Demirkubuz, Masumiyet`in başlangıcı sayılabilecek Kader'i çekmiştir. Kader filminde Uğur ve Bekir'in gençliklerinde yaşadıkları, nasıl tanıştıkları anlatılmaktadır. Masumiyet'te Uğur'un aşık olduğu adam olan Zagor'u da (Ozan Bilen) ilk kez Kader filminde görürüz.


























Oyuncular:
Derya Alabora ~ Uğur
Haluk Bilginer ~ Bekir
Güven Kıraç ~ Yusuf
Melis Tuna - Çilem





1999 Üçüncü Sayfa

Konusu:


Çalıştığı yerden çalınan 50 dolardan sorumlu tutulan İsa (oynayan Ruhi Sarı), parayı bir gün içinde bulamadığı takdirde öldürülmekle tehdit edilir. İsa girdiği çıkmazdan çıkamayacağını düşünürek intihar etmeye karar verir, kafasına bir silah dayar. Tam o sırada ev sahibinin (oynayan Cengiz Sezici) kapıyı çalıp kira istemesi üzerine kendisi yerine ev sahibini vurur. Ev sahibini vurduktan sonra evinde baygın bir halde yatarken polisler kapıyı çalar ve İsa'yı karakola götürür. Karşı komşusu Meryem (oynayanBaşak Köklükaya), kapıda baygın yatan İsa'yı görünce içeri taşır ve ona yemek getirir. Zaman içinde İsa, Meryem ile samimi bir ilişki kurar. Meryem'in kocası dışında ev sahibi ile metres hayatı yaşadığını ve İsa'nın ev sahibini öldürdüğü gün İsa'yı eve kendisinin taşıdığını öğrenir. Bursa'da çalışan kocasının eve gelmesiyle Meryem, kocasından şiddet görür ve kocası tarafından tecavüze uğrar.


İsa, Meryem'i kurtarmak istese de bir şey yapamaz fakat Meryem kendisinden kocasını öldürmesini ister. İsa, birkaç girişimde bulunsa da bunu başaramaz fakat Meryem'in kocası kahvehande tartıştığı biri tarafından bıçaklanarak öldürülür. Bu esnada, İsa figüranlık için bir aylığına şehir dışına çıkacağını söyler. Geri döndüğünde Meryem'i evinde bulamaz. Ev sahibinin oğluna (oynayan Serdar Orçin) sorduğunda haberinin olmadığıı İsa'ya söyler. İsa, bir gün minibüsteyken Meryem'i şık elbiseler içinde ev sahibinin oğluyla görür. Daha sonra Meryem'le yüzleştiğinde Meryem'in ev sahibinin dışında ev sahibinin oğluyla da ilişkisi olduğunu ve kendisinin planlarına alet edildiğini öğrendikten sonra Meryem'e silahı çeker fakat vurmadan evden ayrılır.


İsa, kapıyı kapattıktan sonra sahne karar ve arkada bir Türk filmi diyalogu mevcuttur. O sırada silahıyla İsa kendini öldürür. Diyalog devam eder.




Oyuncular:


Başak Köklükaya

Ruhi Sarı

Cengiz Sezici






2001 İtiraf


Konusu:


Harun ve Nilgün`ün sorunları, iç çatışmaları ve kavgaları etrafında ilerleyen film aynı zamanda Karanlık Üstüne Öyküler üçlemesinin ikinci filmi.








Oyuncular:
Taner Birsel ~ Harun
Başak Köklükaya ~ Nilgün
İskender Altın ~ Süha
Meriç Eronat ~ Ayşe
Zeki Demirkubuz ~ Taylan






2001 Yazgı


Konusu:


Gümrük memuru Musa, birbirinin zıddı iki olay arasında fark göz etmeyen birisidir. Annesinin ölümüne tepki vermeyen Musa, iki çocuk ve bir anneyi öldürmekten sorumlu tutulmasına da sesini çıkarmaz...








Oyuncular:

Serdar Orçin
Zeynep Tokuş
Engin Günaydın
Demir Karahan






2003 Bekleme Odası:


Konusu:


Suç ve Ceza`yı film yapmak isteyen Ahmet hayata karşı nedensiz bir kayıtsızlık içerisindedir. Sevgili Serap hayatında başka biri olduğunu düşünerek onu terk eder. Bir yandan da asistani Elif ile beraber Raskolnikov karakteri için oyuncu arayan Ahmet, sonunda evine girmeye çalışan hırsızın bu rol için uygun olduğunu düşünür...








Oyuncular:

Zeki Demirkubuz ~ Ahmet
Nilüfer Açıkalın ~ Serap
Nurhayat Kavrak ~ Elif
Serdar Orçin ~ Kerem
Ufuk Bayraktar ~ Hırsız


2006 Kader


Konusu:


Bekir (Ufuk Bayraktar) Uğur'a (Vildan Atasever), Uğur Zagor'a (Ozan Bilen), Zagor ise suç işlemeye aşıktır. Durum bu haldeyken Zagor hapisten çıkar. Boğucu ve sıcak bir yaz gecesi aksilikler birbirini takip edince Cevat (Engin Akyürek) ile Zagor karşı karşıya gelir. Zagor Cevat'ı gözünü kırpmadan öldürüp kaçar. Aynı gece Uğur'da kaybolur. Bu cinayet ve ardından Uğur'un Zagor'la birlikte kayboluşu, o güne kadar Cevat'ın koruması altında yaşayan genç anne (Müge Ulusoy), felçli baba (Mustafa Uzunyılmaz) ve küçük erkek kardeş için zor, karanlık günlerin habercisi olsa da, Uğur'a delicesine aşık olan Bekir'in kurtuluş umudu gibidir. Ailesinin bulduğu bir kızla evlenip, yeni bir yaşama başlar. Ama aylar sonra, Zagor'un İzmir'de iki polisi öldürüp yakalanmasıyla Uğur'a ulaşmak için yeni bir umut belirince, bu acımasız aşkın peşinde yıllar yılı sürecek amansız bir takip başlar. Taşra pavyonlarında, üçüncü sınıf otel odalarında, esrar alemlerinde Uğur'un izini sürmeye başlar.












Oyuncular:


Vildan Atasever

Ufuk Bayraktar

Engin Akyürek

Müge Ulusoy

Mustafa Uzunyılmaz

Ozan Bilen

Neriman Uğur






2009 Kıskanmak:


Konusu:


Seniha ve Halit, annesini ve babasını kaybetmiş iki kardeştir. İkisi de 40 yaşlarında orta yaşı geçmiş insanlardır. Halit ise kendisinden küçük olan 30lu yaşlardaki Mükerremile evlidir. Üçü İstanbul'da yaşarken bir iş vesilesiyle Zonguldak'a giderler. Mükerrem'in güzelliğini, gençliğini ve çekiciliğini deliler gibi kıskanan görümcesi Seniha Mükerrem ile ilk başta iyi geçinse de onun kuyusunu kazmaktadır.


Mükerrem, mutsuz evliliği sürerken Cumhuriyet balosunda 20li yaşlarında yakışıklı, zengin ve çapkın bir genç olan Nüzhet ile tanışır ve aralarında ilişki başlar. Mükerrem çoğu zaman Nükhet'in konağında, bazı zamanlar balıkçı barınağında Nükhet ile birlikte olmaktadır. Bu birlikteliklerden haberdar olan Seniha, durumu abisine anlatınca dört kişinin hayatı bir gecede değişir.












Oyuncular:


Seniha: Nergis Öztürk


Halit: Serhat Tutumluer


Mükerrem: Berrak Tüzünataç


Nüzhet: Bora Cengiz






2012 Yeraltı


Konusu:


Eski arkadaşı Cevat'ın yazdığı romanın ödül almasını hazmedemeyen Muharrem, çeşitli oyunlarla arkadaşının onuruna verilecek yemeğe kendisini davet ettirir. Arkadaşını fikir hırsızlığı ile suçladığını onun yüzüne vurmak için o yemeğe gitmekte kararlı olan Muharrem, iç dünyasında eski arkadaşları Sinan, Feridun ve Tarık ile, kısaca geçmişiyle yüzleşecektir.




Oyuncular:


Engin Günaydın

Serhat Tutumluer

Nihal Yalçın

Nergis Öztürk

Murat Cemcir

Serkan Keskin

Feridun Koç

Sarp Apak






2014 KOR (Bekliyoruz...)


Yönetmen Zeki Demirkubuz, 10'uncu filmi 'Kor' için kolları sıvadı. Üç kişi arasında geçen bir aşkın anlatıldığı film, uluslararası festivallerde de gösterilecek





Usta yönetmen Zeki Demirkubuz'un 10'uncu film projesinin detayları belli olmaya başladı. Henüz oyuncu kadrosunu kesinleştiremeyen Demirkubuz'un 'Kor' adlı yeni filmi, şimdiden uluslararası destek fonlarında ve festivallerde adından söz ettiriyor. Üç kişi arasında geçen bir aşkın anlatıldığı dram ağırlıklı proje için birçok uluslararası festivale filmin İngilizce sinopsis'ini yollayan yönetmen, 18. Busan Uluslararası Film Festivali'ne kabul edildi. İngilizce adı ' Ember' olan film için yoğun bir çalışma temposuna giren Demirkubuz, bütün bu gelişmelere rağmen Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü bünyesindeki Sinema Destekleme Kurulu'ndan gelen haber ile büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Demirkubuz'un değerlendirilmeye alınan filmi, destekleme kurulu tarafından bir sonraki kurulda görüşülmek üzere geri çevrildi. Demirkubuz, destekleme kurulundan gelen bu haber üzerine uluslararası destek fonları ile olan görüşmelerini hızlandırdı.


http://www.sabah.com.tr/Gunaydin/2014/04/06/demirkubuz-kor-filmiyle-geliyor


Not: Filmleri Tarih sırasına göre izleyiniz.Bir yönetmenin gelişimini diyalogların zenginleşmesini oyuncuların yaşlanmasını hayatın ne kadar hızla geçip gittiğine şahit olacaksınız...


Zeki Demirkubuz Twitleri







Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Feb 18


Sefalet birçokları için istenmeden içine düşülen ve mecburen yaşanılan bir durumdan öte tutkuyla arzulanan bir varoluş şekli.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More





Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Feb 15


Geriye kalacak olan yine acı, hiçlik, yine kimsenin üstlenmeyeceği utanç verici bir tarih.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Feb 7


Acı aşkın emeği, ekmeği, alınteridir.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Jan 29


Kolpa varoluşlar cenneti.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Jan 13


Bugünlerde çay ve Beşiktaş sayesinde tahammül ediyorum hayata.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Dec 29


Öğretmeye kalkmayan, taraf olmaya zorlamayan insanlar özledim.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Dec 25


Gerçeğin üstüne hiç bu kadar açıktan sıçılmadı, gerçek hiç bu kadar bok kokmadı.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Dec 22


Dünya böyle bir yer. Yağmur yangınları söndürür ama sellere yol açar. BERNARD MALAMUD


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Dec 1


Her yeni gün kendi zulmüyle geliyor.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Nov 30


En yüce ve en alçak olanın hizalandığı bir eşik var. Evveli önemli olmadan, sonrasında nasıl biri olacağına burada karar veriyor insan.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Nov 22


Ölümün değeri yarattığı korkuyla değil, hatırlattığı insanlık bilinciyle ölçülür.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Nov 20


Bunlar hezeyan, histeri. Ötekiler gibi geçecek ama yenileri gelecek.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Nov 9


Haksızlığa uğrayabilir, haketmediğim şeylere maruz kalabilirim, bu önemlidir. Ama bunun karşısında nasıl bir tutum aldığım daha önemlidir.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Nov 6


İnsanda zaman duygusu, ölüm bilinci, yaşama şuuru olmalı. Yoksa herşeye takar, herkese sardırır.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Sep 7


İnsanın tarihi doğduğu gün değil çektiği en büyük acı, yaşadığı en büyük utanç, işlediği en büyük günah, yaptığı en onurlu şeyle başlar.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Aug 30


İrfan ne kadar şüphedeyse Cahil o kadar kendinden emin.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Aug 17


Kavuşuyoruz...Sensiz geçen günlerin amına koyim!


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Jul 22


Saadet arayan insanlar, evlerini bulamayan, fakat bir evleri olduğunu bilen sarhoşlar gibidir. H.Z.Ülken


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Jul 3


Bu ülke bölünmeli ama soyuna sopuna, dinine imanına yada sınıfına göre değil, taşınılan vicdana göre.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Jun 30


Zaman takılır bazen, kendi etrafında döner.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Jun 21


Herşeyin kendine göre bir değeri vardır ama en aşağılık ve yüce haline insan elinde ulaşır.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Jun 16


Polis balkonda tava çalan kadına tüfek doğrulttu, kadın 'sık bakalım' dedi. Ağzınızla kuş tutsanız değişmez artık, polis devletisiniz.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Jun 16


İntikam duygusunu kişisel çıkarları için kullananların benliklerinde başka hiçbir duygu yaşayamaz. F.M.Dostoyevski


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Jun 15


Sokaklar mis gibi insan,hayat ve onur kokuyor.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Jun 10


Bu ülkeyi AKP’nin kucağına cuntaların faşist uygulamaları bıraktı. AKP’nin aynı uygulamaları şimdi daha tehlikeli kucaklara sürüklüyor.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Jun 9


Gerçek başta görünür sonda anlaşılır.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Jun 4


Herşey geçer, ya onur ya utanç kalır geriye.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Jun 3


Hükümetin 11 yıldır cunta anayasasıyla yönetmeyi seçip yapmadığı toplumsal sözleşmeyi her düşünceden insan taksimde kendisi yapıyor.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Jun 2


Bugün bu ülke daha iyi, daha güzel ve daha temiz bir yer. Ve bizler daha insan, daha onurlu ve daha iyi bir hayat için daha umutluyuz.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz Jun 1


Her karşı çıkışı "ergenekoncu" diye suçlama devri geçti, hayatı ve hayat biçimini savunmak haktır, şereftir.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 9 Jan 2013


Anlamak ve iyi olmak, son aşamada sonsuzlaşan ve amaçsızlaşan edimlerdir.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 8 Jan 2013


Bir sanatçının kişisel gerçeği dehasını utandıracak zayıflıkta olabilir. Fakat,ne bu gerçek dehasını gölgeler,ne de dehası bu gerçeği örter.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 6 Jan 2013


Bir topluma yapılabilecek en büyük kötülük, yoksulların iyilik yapma hakkı ve gururunun dilenciliğe dönüştürülmesidir.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 1 Jan 2013


Hayatta hiçbir şey bana bu film kadar ağır, bu film kadar yakıcı gelmedi. AŞK-HANEKE


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 30 Dec 2012


Bazı şeyler vardır ki,nedenleri olmaksızın yalnızca sonuçları ile yaşanmak ve olduğu gibi kabul edilmek zorundadır.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 23 Dec 2012


Hayat davranışların,davranışlar benliğin ama benlik hiçbir şeyin sonucudur. Bu da hepsini, en çok hayatı anlamsız kılar.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 19 Dec 2012


Doğruyu söylemen doğru adam olduğun anlamına gelmez.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 11 Dec 2012


Yanlış olanın kendim olduğunu düşünmektense, olduğum yerin yanlış olduğunu düşünmek hem daha insanca hem daha zevkli.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 11 Nov 2012


Kendi gerçekleri dururken insanın kendisini başkalarına ait gerçekler üzerinden tarif etmesi en hafifinden ahlaksızlıktır.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 4 Nov 2012


Hiçbir şey kötüleşmiyor,sadece iyileşemiyor.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 3 Nov 2012


Kişiliğin kimlik, birey olmanın bencillik sanıldığı bir memlekette algılar da vergiler de ona göre olacaktır.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 29 Oct 2012


Asıl yıkım, daha iyi bir dünya düşüncesini unutmaktır.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 28 Oct 2012


Gerçek geriye kalandır.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 24 Oct 2012


Boşa ter yapıyorsun.Beni üzmek için ya benden zeki yada cesur olacaksın ki, ikiside değilsin.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 24 Oct 2012


Bir an için gördüğün ve bir daha hiç görmeyeceğin bir yüz neden dünyayı daha hüzünlü bir yer yapar.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 22 Oct 2012


İyi, güzel ve doğru da olsa,benim istediğim bişey size rağmen olacağına bana rağmen olmasın daha iyi.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 22 Oct 2012


Bu ülkeye ve bu hayata dair hiçbir şeyin, hiçbir zaman benim dilediğim gibi olmayacağını biliyor, artık bundan acı duymuyorum.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 8 Oct 2012


Bu hal ve gidiş ne söylenecek söz,ne bakılacak yüz bırakacak geride.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 4 Oct 2012


Gerçekten seven bir kadın, kendisine ödenmesi gereken bir bedel yada hakkı saydığından verdiği acılar için hiçbir rahatsızlık duymaz.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 1 Oct 2012


Fil ile fareye aynı hukuku uygulamak hem fil'e zulümdür hem fareye. Nietzsche


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 15 Sep 2012


Sıradanlık ve karaktersizliğin en büyük ölçüsü,bir kişi yada toplumun kendinden bile beklemediği şeyleri başkalarından beklemesidir.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 8 Sep 2012


Netlik,tutarlılık ve açıklığın insan için bu kadar önemli olması,ahlaki değil muğlak bir varlık olmasından kaynaklıdır.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 7 Sep 2012


Yaşamı anlamlı kılan hakiki bir merak,gerçek bir tedirginlik,sahici bir zayıflıktır. Mutluluk ölüm,güç ahlaksızlık,huzur ise şerefsizliktir.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 22 Jul 2012


Acılarıymış gibi gösterdiği şeylerin adice önlemleri olduğunu farketmek üzücüydü. Ama bunları hafifletmeye çalışmam tam bir budalalıktı.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 17 Jul 2012


Sikindirik hikayeler mecburidir, kolpa sözlerle avunmak güzeldir.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 22 Jun 2012


Onca hayale,ideale,iyiye,güzele,doğruya inat hep daha kötüsüne alıştırıp daha kötüsünü kabul ettiriyorsun ya,senin a..na koyim hayat.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 6 Jun 2012


İyi ki zaman var. Ve zaman iyi ki insani değil,bu sebepten adil. Ve bu sebepten önünde herkes aynı hizada,eşit ve herkes sürekli zararda.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 1 Jun 2012


İtiraf, kendini cezalandırma ve bedel ödeme arzusu taşırsa ahlakidir. Yoksa kendini suçlu hisseden kişinin nefis tazelemesi olarak kalır.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 30 May 2012


Birinden gerçeği istiyorsan ya özgürlüğünü vereceksin yada yalanlarına katlanmayı bileceksin.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 24 May 2012


Ruh yara aldımı bir kere durmadan acı yürür bedene. Et acır, kemik acır, kan bile acır.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 22 May 2012


Kahraman olduğunun farkındayım.Ama benim kahramanım değilsin.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 14 May 2012


İnsanın ahlaki zayıflığı koşullara ayak uydurabilen ve alışan bir varlık olmasından, ahlaki gücü ise bunu idrak edebilmesinden kaynaklıdır.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 11 May 2012


Tamam küfür benim ağzıma yakışmıyor,ama sizin üstünüzde çok şık duruyor.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 11 May 2012


Yolda karşılaştığım Beşiktaşlı çocuğu fairplay,adil yönetim marka değeri, profesyonellik diye diye o hale getirenlerin alayının a..na koyim.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 10 May 2012


İyi düşün.Günahı icat eden hayat değildir, hayatı icat eden günahtır.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 1 May 2012


Hayat acı.Ama bazı anlarında başka türlü ve daha bir acı.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 1 May 2012


İktidara kafa tutmak, toplumla inatlaşmak ve uyumsuzluk, kendini gerçekleştirmenin ve şahsiyetli olabilmenin ahlaki birer zorunluluğudur.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 26 Apr 2012


Kötü de olsa "birşey olması" hiç birşey olmamasından daha iyi.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 25 Apr 2012


Başarının ötekine dönük olarak başarısızlık ve aşağılama şeklinde yaşandığı bir toplumda "başarı düşmanlığı" kaçınılmaz olacaktır.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 14 Apr 2012


Sorular cevap almak için sorulmalıdır.Kendimizi doğrulatmak için değil.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 13 Apr 2012


Anlamak insanın en büyük erdemlerinden olduğu kadar en büyük belası, çözümü olmayan düğümüdür.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 12 Apr 2012


Kıyameti yalnızlık getirecek.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 11 Apr 2012


Ne kadar ufkun varsa o kadar hayatın,ne kadar şahsiyetin varsa o kadar ahlakın olur.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 8 Apr 2012


Ölüm ruhda gerçekleşmiş ise madde de bahanesine bakar.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 7 Apr 2012


Yaşanılanların hiçbir anlamı yoktur. Anlamı ortaya çıkaran, insanın yaşadığını hikaye edebilen bir varlık olmasıdır.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 2 Apr 2012


Doğunun cehaleti, zulmü ve yok ediciliği batının kibiri, yok sayıcılığı ve pişkinliğinden daha gerçek daha katlanılabilir.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 29 Mar 2012


Acı ama gerçek bu."Ben yapacağım sen bakacaksın, ben yaşayacağım sen sulanacaksın." Beğenmiyorsan götüne güvenip meydana çıkacaksın.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 15 Mar 2012


Tutku insan oğlunun en büyük gerçeği, tanrıya ulaşmanın tek klavuzudur. F.M.Dostoevsky


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 13 Mar 2012


Mağrurlanma.Gücün sandığın benim güçsüzlüğüm.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 10 Mar 2012


Bu ülkenin en büyük yeteneği,kendini yok ederek var etmesidir.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 8 Mar 2012


Bir sanat yapıtının en büyük erdemi, anlattığı meseleye karşı oluşturabildiği mesafe ve taşıdığı vicdandır.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 6 Mar 2012


Kamunun vicdanı yoktur,çıkarları vardır.Kamu vicdanı dedikleri göt korkusundan kaynaklı histeri nöbetleridir.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 6 Mar 2012


Korkak bir adam överek,korkak bir toplum kamuya mal ederek "kişi"yi köleleştirir.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 3 Mar 2012


Bazen,durduk yerde bir olayın bütün yaşamımı değiştireceğine inanır, çocuksu bir umutla birşeylerin olmasını beklemeye başlardım.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 1 Mar 2012


Ben neden böyleyim acaba. Değerli olanın farkına vardıkça neden bataklığıma daha çok gömülüyorum. pic.twitter.com/iN1tKW8F














Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 1 Mar 2012


Beyim çok güzel söylüyorsun,anlıyorum.Ama ne olursa olsun karanlık çökünce insanın gidecek bir evi olmalı.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More


Retweeted by Zeki Demirkubuz


yeraltifilmi ‏@yeraltifilmi 28 Feb 2012


Onlar hep birlikte bense tek başımaydım. pic.twitter.com/NGjNiU1n














Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 27 Feb 2012


Anlamanın "anlıyorum" diyebilmek dışında hiçbir anlamı olmadığını farketmenin neden olduğu sikindirik ruh haliyle gelen yalnızlık duygusu.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 22 Feb 2012


Sana herşeyi anlattım.Bir şey söylemek zorunda değilsin.Ama söylesen güzel olurdu.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 21 Feb 2012


Zerafeti zayıflık sanıp sınırları zorlayan budalaların tokadı yedikten sonra içine düştükleri hal budalalıklarından daha iç burkucu.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 20 Feb 2012


Anlattığından bişey anlaşılmıyor suçlamasının suçluluğu ile herşeyi uzun uzun anlatan biri olup çıktım ya kendime ayar oluyorum a.q


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 16 Feb 2012


En büyük orospular çileden,uykusuz gecelerden nasibini almamış kelimelerdir.


Expand
Reply
Retweet
Favorite


More



Zeki Demirkubuz ‏@ZekiDemirkubuz 14 Feb 2012


Beşiktaş adama arifeyi gösterir bayramı göstermez






https://twitter.com/ZekiDemirkubuz