reklam

27 Aralık 2013 Cuma


Yusuf  Hayaloğlu-Ahmet KAYA Yüreğim Kanıyor


sakin göllerin kuğusuyduk,
salınarak suyun yanağında.
ve okşayarak nilüfer saçlarını gecenin.
sonumuzun adım adım
yaklaştığını görürdük...

yarılan ekmeğin buğusuyduk;
paylaşılan zeytin tanesinin,
yüzümüze saldıran yağmur avanesinin.
biz hep üşüyen burnumuzu
avucumuzda hohlayarak yürürdük.

hiçbir hesabımız yoktu kimseyle.
hiçbir aykırı yanımız,
hiçbir yalanımız...
gözüm yaşarıyor,
yüreğim kanıyor...
olmasaydı sonumuz böyle!..

biri, saksımızı çiğneyip gitti.
biri, duvarları yıktı,
camları kırdı.
fırtına gelip aramıza serildi.
biri, milyon kere çoğaltıp hüzünleri
her şeyi kötüledi,
bizi yaraladı...

biri şarabımızı döktü,
soğanımızı çaldı.
biri, hiç yoktan vurdu,
kafeste garip kuşumuzu!
ciğerim yanıyor,
yüreğim kanıyor...
solmasaydı gülümüz böyle!.

dağlarda çoban ateşiydik,
sarmalayarak acı bir sevda masalını
ve hıçkırarak
hırçın rüzgârların kavalını...
namlunun, bağrımıza
sinsice sokulduğunu bilirdik...

ceylanın pınara inişiydik,
vedalaşan birkaç damla gözyaşının;
tenine kan bulaşan
o masum çakıl taşının...
oysa biz dualarımızda hep
birbirimizden daha önce
ölmeyi dilerdik...

bazı sorumluluklarımız vardı,
hayata ilişkin.
bazı basit sorularımız,
anlaşılır bazı sorunlarımız...
göğsüm daralıyor,
yüreğim kanıyor...
incinmeseydi gençliğimiz böyle...

birer yolcuyduk,
aynı ormanda kaybolmuş.
aynı çıtırtıyla ürperen birer serçe.
hep aynı kaderde buluşurduk
sevmeye tutuklu gibi...

birer tomurcuktuk hayatın kollarında.
birer çiğ damlasıydık,
bahar sabahında,
gül yaprağında...
dedim ya,
hiç yoktan susturuldu şarkımız!
yüreğim kanıyor,
yüreğim kanıyor...
bitmeseydi öykümüz böyle!..





14 Aralık 2013 Cumartesi

Filmlerden Kareler





Çok uzun zaman sayılmaz kısa bir süredir de denebilir;

Sinemayla ilgileniyorum...

       Bir-kaç? yıl öncesine kadar film izlerken konularına filmin resmine ve sinemadan anlamayan sadece izleyici olan topluluklardan edindiğim kulaktan dolma bilgilerle ya da sinemaya gidelim diyen arkadaşlar ile gidip ne varsa menüde onu izleyen biriydim.
       İzlediğim filmlerden bazılarını beğeniyordum bazılarını beğenmiyordum bazıları ile ilgili fikir dahi oluşmuyordu kafamda bazıları için tahammül dahi edemiyordum.Yine merakımın başladığı zamanlarda,ya da neden merak başladı ondan bahsetmek daha açıklayıcı olacaktır;Sinema nedir sorusunu sordum aslında yalan söylüyorum cevabı buldum oradan soruyu çıkardım evet evet bu daha doğru oldu.Cevap ise galiba bana göre paylaşmak idi evet sinema benim için paylaşmak idi.Düşünün bir derdiniz var anlatılınca,paylaşılınca derman bulunduğuna göre,bir espriniz var kendiniz yapıp kendiniz gülmeyeceğinize göre gülseniz bile çok tatmin elde edemeyeceğiniz için paylaşımın bir amacı olan sinemaya ilgim arttı.
       Dertler,kederler,sevinçler,heyecanlar nerelerde paylaşılır nasıl çoğalır ve azalır bunlar önemli aslında! Nenden insanlar böyle şeyler icat etmişler acep? Sinema aslında edebiyatın asgari hayatın kısmi görselidir. Edebiyat zordur herkes yapamaz aslında onu kimse yapamaz.Tabi aktarım da önemli.Etkili kullanabilen kişinin ikna,alıgılanma,saygı,etki vb.durumlarda başarılı olması kuvvetle muhtemeldir.Edebiyat çok büyük bir güçtür ancak herkesin yol alabileceği bir mecra değildir edebiyat aslında ondandır ki gidenleri tekrar geri getiremememiz isteksizliğimizden değil edebiyatsızlığımızdandır.
       Edebiyatsızlardan biri olarak bu işin görseline merakım bundandır aslında.Kimseyi korkutmak ya da beceriksizliğimin arkasına saklanıp özgüven kırmak değil amacım ama kendimi korkutup ve özgüvenimi kırdım.Şiir yazsam dedim (demedim de!) ---Şiir okumanız lazım önce nasıl yazıldığı ile ilgili ne anlatıldığı ile ilgili velhasl çapını bir görmek için sonra ilk akla gelen şairlerden bir kaç şiir okuyorsunuz (NFK-N.H.Ran-Atilla İlhan-Sezai Karakoç) çok büyük üstadlar var sonra hayran kalıyorsunuz bencil bir insansanız ya da her şeyin en iyisini yapmaya çalışan biriyseniz bu alan hiç size göre değil ki bu günkü yeni nesil yazarlarımızın çoğu da şiiri denemiş sonra diğer alanlara yönelmişlerdir romana,sinemaya...Aslında edebiyatın diğer kolları da çok zordur.Bir romanda betimleme ne kadar zordur bir kurgu bir çerçeve ne kadar zordur aslında bu işleri meslek (Aslında başaranların bunu hobi edindiklerini düşünmüşümdür hep!) edinenlerin ne kadar kıymetli işler başardıklarının farkına varmamız için bir kuble bir eser oluşturma arzusu ve icraati içerisine girmek gerekir kanımca.
       Edebiyatın ne kadar zor olduğundan bahsettim iki paragraftır.Aslında zor olma nedeni belki de benim ve bizim okumamamız dan kaynaklıdır.Çünkü eseri veren kişi bunu paylaşmak amacı ile yapmıştır en nihayetinde ama onun paylaşımını ne kadar ciddiye alan insanın olduğu tartışılır.Sinemanın basit bir şey olmadığını hepimiz biliyoruz,zordan kaçanlar kolaya giderler aslında edebiyattan kaçanlar sinemaya gidiyorlar demek değil az paydaş tan çok paydaşa geçme arzusudur ki sinemada emek edebiyata göre daha yoğundur zira takım işi bireysel işten çok emek ister.
       Sinemayla da ilgilenecek seniz onun için de bir çaba sarf etmeniz gerekir.Önce güzel bir takipçi olmak lazım film izlemek lazım.İzlediğiniz filmi neden izlediğinizin farkına varmanız gerekir.Beğendiğiniz filmi neden beğendiğimizi keşfetmemiz lazım.Filmdeki aksiyon sahnesi ya da bir dakikalık erotik sahne için mi izliyoruz acaba yoksa bizim bir derdimizi mi anlatıyor bir eleştiride mi bulunuyor hay ağzını öpeyim mi dedirtiyor?
       Çerçeve güzeldir.Çerçeve içindekinin kıymetli olduğunu gösterir aslında bir özen işareti değil midir?Bakın diplomalarımız çerçevede bakın sevgilimizin resmi çerçeve de bakın gözlerimiz çerçeve de.
       Bir konu ile ilgili konuşacak mıyız?Bir konu ile ilgili bilgi mi edineceğiz? Bir muhabbet mi edeceğiz kıymetliyse çerçeveletelim de anılarımızın arasında saklayayım.Çerçevesiz muhabbet sırf daha sağlıklı olacağım telaşesi içinde içerisinde güzelim çayı şekersiz içme gibidir ama sağlık için yılda bir defa bile  koşmamaktır ve üç şekerli çayı harcamaktır.Muhabbet için çerçeve çizmek önemli neyi konuşacağız neye ulaşacağız ne kadar konuşacağız bu muhabbete seviye getirecektir ilgisi olmayanın katlanacağı bir muhabbet olmayacaktır.
       Sinema izlenilen filmler edebiyatla ilişkili olmayınca ne kadar yavan geliyor.Bir romanın bir denemenin bir filme güzel yansıyışı ne kadar hoş bir durumdur aslında.Sizi bilmem ama ben bu dar görüşümle ilgili sinemanın edebiyatla iç içe olması gerektiğine inanıyorum içinde edebiyat barındırmayan şeyi pek izleyesim de gelmiyor.Edebiyatta da örneğin romanlarda olay ya da durum romanları diye bir ayrım vardır.Sinema da bu ayrım nasıl pek anlamış değilim ancak şu tahammül edilmeyen sanatsal filmler sanırım durum romanlarına benziyor ondan sevmiş olmalıyım.Giriş gelişme sonuç şart mı? Ben hala hayata giriş yapmamışken gelişmenin sonuna geldiğimi hissetmişken sonuç malum ahir ömür.
        İzleyici olarak bizimde buna katkıda bulunmamız gerekmez mi? Biz yapmasak da belki bu tam ben dediğimiz olmuyor mu? Oluyorsa bunu paylaşma arzumuz doğmaz mı? Biz de yapılanların reklamını yaparak aidiyet hissedip biz yapmış gibi paylaşalım hiç bir yeteneğimiz olmasa bile.Galatasaraylı olmak gibi bir şey bu maça gidersiniz takım oynar kazanır ve siz kazanmış gibi sevinir paylaşırsınız hiç tanımadığınız birilerine sarılmakla.(Taraftar diyecektim sonra kendimden kısmen bahsediyormuşum gibi hissettim ondan GALATASARAY)
     Filmleri izlemeden yorumları okumak oldukça mühim.Son kullanma tarihini kontrol etmeden gıda alıyor musunuz? Fiyatını sormadan menüden yemek söylüyor musunuz? Filmler de en az bu kadar saygıyı hak ediyor.Bakış açınıza müdahale edilsin diye bu isteğim aslında emeği geçenlerin asıl anlatmak istedikleri şeyi anlamak önemli bence her şey algılandığı kadar olmamalı hayatta.
   

Ensar Deliduman
İnsan Yrd.
14.12.2013 03:22 Şehremini-İstanbul

Karikatür

Bi kaç karikatüre mi göz atsak acep?